Hû esması nedir ?

Aylin

New member
Hû Esması: Bir Yolculuk, Bir Arayış, Bir Duruş

Herkese merhaba! Bugün sizlerle kalbime dokunan, belki de sizlerin de içinizi ısıtacak bir yolculuğa çıkmak istiyorum. Hû esması… Bu güzel ve derin anlamlı kelime, aslında sadece bir sıfat ya da bir sıfattan ibaret değildir; o, bir arayış, bir duruş, bir sükûnet çağrısıdır. Ama önce, gelin birlikte, bu esmanın öyle derin ve naif bir hikayesi var ki, onun etrafında bir sohbet açalım.

Düşünsenize, bir insan hayatında bir noktaya gelir ki, her şeyin belirsizleştiği, ruhunun derinliklerinden bir çağrı hissettiği anlar yaşar. İşte tam o an, hayat bir noktada sıkışmış gibi hissedebilir, ama belki de en doğru cevabın Hû olduğuna inanırız. Şimdi, bu esmanın anlamını ve içindeki hikâyeyi anlatmak için bir parça duygu ve düşünce ile yolculuğa çıkalım.

Hikâyemizin Kahramanları: Zeynep ve Halil

Zeynep, her zaman huzursuzdu. Geceleri uykusuz, sabahları ise bir çeşit içsel boşlukla uyanıyordu. O, hayatında önemli bir dönüm noktasına gelmişti; işinde, ilişkilerinde ve en önemlisi kendisiyle olan bağlarında bir eksiklik hissediyordu. Her şey yolunda gibi görünüyordu ama bir şeyler eksikti. Bir gün, eski bir arkadaşından bir kitap hediye aldı; adı, "Hû Esması: Kalbin Zihni Dinlendireni".

Zeynep kitabı eline alıp okurken, sayfalarda her satır onu daha derin düşünmeye itti. Hû, derin bir manaya sahipti. Kelime olarak "O" anlamına gelir, fakat “O” derken sadece bir tanrı inancı değil, bütünsel bir varlık anlayışı vardı. Sanki Zeynep, bu kelimenin ruhuna dokunduğunda, hiç bilmediği bir huzur bulmuştu. İçinde eksik olan parça, belki de “O”nun huzuruydu.

Bir gün, Zeynep Halil'le karşılaştı. Halil, pragmatik bir insandı; her şeyin bir çözümü olmalıydı ve bunun için de stratejiler geliştirilirdi. O, Zeynep’in hissettiklerini anlamakta zorluk çekiyordu. Zeynep bir gün Halil’e içindeki boşluktan bahsederken, Halil hemen çözüm arayışına girdi. "Bunu mantıklı bir şekilde düşünmelisin," dedi. "Hedef koy, bir yol haritası oluştur ve üzerine adım adım git."

Zeynep, Halil’in çözüm odaklı yaklaşımına saygı gösterse de, içindeki boşluğu bir planla dolduramayacağını fark etti. Halil’in çözüm arayışları, onun içinde başka bir duyguyu daha kabullenmesine neden oldu: Yalnızlık. Halil'in pratik zekâsı, duygusal anlamda Zeynep’i rahatsız ediyordu. Onun çözüm odaklı bakış açısı, bir anlamda duygusal derinliği yok sayıyordu.

Bir akşam, Zeynep Halil’e Hû esmasından bahsetti. Hû'nun, bir tür dinlenme ve derinleşme olduğunu, herhangi bir çözüm arayışı değil, sadece huzuru ve şu anı kabul etme meselesi olduğunu anlattı. “Hû, her şeyin olduğu haliyle kabul edilmesidir. Tıpkı suyun akışına karşı koymamak gibi, sadece bırakmak ve huzur bulmak…”

Halil, Zeynep'in söylediklerini anlamakta zorlandı. O an, sadece mantıklı olanı görmek istiyordu. Ama Zeynep, o sakin ve sabırlı şekilde Halil'e “Hû”yu anlatmaya devam etti. Bazen en derin çözüm, sadece susmak ve bırakmak olabilirdi.

Hû: Çözüm Mü, Kabul Mü?

Burada, tam da erkeklerin ve kadınların farklı bakış açıları devreye girer. Erkekler, genellikle çözüm odaklı yaklaşırlar. Halil gibi, sorunları çözmek için hemen strateji geliştirme, durumları net bir biçimde kavrayıp harekete geçme eğilimindedirler. Bu onların doğasında vardır; her şey bir mücadele gibi görünür ve her sorunun bir çözümü olmalıdır. Onlar için Hû gibi bir esma, belki de başlı başına bir yanıt değil, daha çok bırakma ve kabullenme ile ilgili bir şeydir ki, bu düşünceyi anlamak bazen zor olabilir.

Kadınlar ise duygusal derinliği daha fazla hissederler. Zeynep’in empatik yaklaşımı, onun içsel yolculuğunda bir yol gösterici olmuştur. Kadınlar, çoğu zaman daha çok ilişkisel ve toplumsal bağlar kurarak, başkalarının duygusal halini derinden anlamaya çalışırlar. Zeynep, Hû’nun duygusal huzuru daha çok içselleştirebilmiş ve kendi kalbindeki boşluğu bu şekilde doldurmuştur. Zeynep için Hû, sadece bir kelime değil, aynı zamanda bir yaşam biçimiydi.

Bir Zihin ve Ruh Arayışı: Hû'nun Gerçek Anlamı

Zeynep’in iç yolculuğunun sonunda, Halil, çözüm odaklı yaklaşımını bir kenara bırakıp, Hû esmasının gücünü kabul etti. O da fark etti ki bazen bir çözüm değil, bir an yeterliydi. Hû, kişinin kendi içindeki sükûneti bulmasıdır; kelimenin anlamı, kalbinin içinde derin bir huzur bulmaktır.

Zeynep, Halil'e son bir kez gülümsedi ve “Bir şeyleri anlamak, her zaman çözüm aramak değildir. Bazen en güzel şey, sadece bırakmak ve hû demek…” dedi. Halil, derin bir nefes aldı. Ve sonunda anladı. Hû, çözüm değildi, ama içindeki huzuru bulma yoluydu.

Sonsuz Bir Yön: Hû Esması Üzerine Düşünceler

Bu hikâye, hepimiz için bir anımsatıcıdır. Çoğu zaman hayatın içinde çözüm arayışları içinde boğulurken, unutuyoruz ki bazı soruların cevabı sadece huzurda gizlidir. Hû, bizlere bir yolculuğun, bir kabullenmenin, bir sükûnetin anlamını hatırlatır. Her anın içinde bir huzur olduğunu, bazen sadece “O”ya yönelmenin yeterli olduğunu gösterir.

Sevgili forumdaşlar, siz de hiç Hû esmasını bir arayış olarak hissettiniz mi? Zihninizi meşgul eden her şeyin arasında, yalnızca bırakmak ve huzur bulmak mümkün mü? Kendi hayatınızda bu esmayı nasıl deneyimlediniz? Hayatınızdaki bu huzur arayışında Hû’nun size nasıl bir yol gösterdiğini düşünüyor musunuz?

Hikâyenizi ve düşüncelerinizi paylaşmak isterseniz, hep birlikte bu sohbeti derinleştirelim!
 
Üst