Sonbahar geldiyse kente dönüş vakti da gelmiş demektir. Artık mevsimler eskisi üzere olmadığından hava hâlâ sıcak. bu biçimde kentte de yapacak bir şeyler bulmak kaide. Çok uzun vakittir devamlı toplumsal medya sayfalarıma reklamı düşen, karşıma çıkan fakat yapmayı çeşitli sebeplerle ertelemek zorunda kaldığım Boğaz’da kano için döner dönmez plan yaptım ki bir daha bir şeylere kurban gitmesin.
Sosyal medyada buldum
Önce Instagram hesaplarından diyalog kurdum. daha sonra sabredemedim. Sayfada yazan numaraya yazdım. Kuruculardan Ekin Yılmaztürk Hoca’nın numarasını verdiler. Birkaç iletileşme, biraz hava durumu takibi derken ılık bir sonbahar akşamüstünde kendimi Beykoz yolunda buldum. Bana atılan pozisyon yolun ortasındayken ‘Geldiniz’ dedi. İnsan bir panikliyor. Çabucak telefona sarıldım. Halbuki o yola paralel parmaklıkların gerisindeymiş gideceğim yer. Ekin Hocam telefonun ucunda beni sakinleştirdi. Işıklardan keskin bir sağa dönüşle Göksu Marina’nın otoparkında buldum kendimi. Marinanın otoparkı fiyatlı. Tam gün giderseniz 50, yalnızca kano için giderseniz 30 lira ödüyorsunuz.
Kanolara Göksu Deresi’nden biniliyor.
Ücretsiz yer bulayım söylemiş olduğinizde köprüden karşıya geçmeniz, orta sokaklara dalmanız ve biraz da yürümeniz gerekiyor. Ekin Hocam ıslanma riskine karşı yanıma kıyafet almam gerektiğini söylemişti. Ben de üstümü değiştirip saatimi beklemeye başladım. Kesinlikle rezervasyon yapmalısınız. Fakat size verilen saat diliminde aktifliği gerçekleştirebiliyorsunuz. Benimle Celil Alim Hocam ilgilenecekti. Can yeleğimi de giydikten daha sonra hazırdım. Kısa bir brifingin akabinde kanoya bindim. Nasıl oturmam gerektiği anlatıldı. Ben tripodum ve telefonumla yaşadığım anları ölümsüzleştirirken Celil Hocam tereyağından kıl çeker üzere hop diye bizi Boğaz’a çıkarmıştı bile.
Günlerdir havanın sakinleşmesini bekleyen sabırsız ben natürel ki Boğaz’daki dalgaların içinde buldum kendimi… Göksu Deresi’nde süzülürken su o denli sakindi ki Boğaz’daki dalgaları hiç beklemiyordum. Şimdiki aklım olsa sabah saatlerinde yapmayı tercih ederdim. Akşamüzeri dalgalı olabiliyor lakin bu büsbütün o anki havaya bağlı olağan. ‘Sakin, göl üzere bir denizde olmak şanına yakışmazdı Bahar’ diyorum. İlla heyecanlı bir şeyler olmalı. O da bana denk gelmeli. Tam da Boğaz gemi trafiği başlamışken ve dalgalar üstümüze üstümüze gelirken anın coşkusunu yaşıyorum. Üstüme gelen su, enteresan biçimde epeyce sıcak. Boğaz’da daha evvel tekraren yüzmüş ve soğuk sularını tatmış biri olarak benim için hayli şaşırtan. İkinci köprünün harika görüntüsüne yanlışsız kürek sallıyoruz. Ben belirli bir noktadan daha sonra çekim yapma işini Celil Hoca’ya devrediyorum zira anı yaşamakla meşgulüm. Tam o sırada fark ettim ki bizi motorlu küçük bir bot takip ediyor. Rastgele bir karşıt durum için güvenliğimizi sağlamakla yükümlüymüş. Çok mantıklı.
“Göksu Deresi’nde süzülürken su o denli sakin ki hop diye Boğaz’a çıkıyoruz.”
Devrilme riskimiz pek yok lakin ne olur ne olmaz. Sonuçta akan bir Boğaz trafiğinin ortasındayız. Minicik bir kanoda -ceviz kabuğu gibi- geçen büyük gemilerin dalgasında sallanmak, bir taraftan esen rüzgârın bizi devamlı kıyıya atmasıyla uğraş etmek derken çok ilerledik Boğaz’ın ortasına gerçek. Ortada o kadar dalga yoktu enteresan biçimde. Bir çok kürek çektikten daha sonra “Yüzmek ne kadar hoş olurdu” dedim. “Yüz bu biçimde” dediler. “Aaa, yüzebilir miyim gerçekten” derken kendimi bizi takip eden bota geçerken buldum. 30 saniye daha sonra bottan denize atlamış, ılık sularla buluşmuştum bile. Aslında Boğaz’ın akıntısından biraz çekinmiştim. Birkaç sefer bota çıkıp, atlayıp doya doya yüzdüm hatta. Benim için enfes anlardı. Bota çıkınca tekrar kanoya geçmek riskli oluyormuş. Kano aldı başını gitti. Ben botla döndüm. Bir teknenin pruvasına oturup ilerlemeyeli hayli uzun vakit olmuş. Harikulade anlardı.
Ders alıp sürdürmeli…
Peki, nedir bu Bosphorus Kürek? Ben kiminle kano yapmak için Boğaz’a çıktım derseniz; İki sportmen 3 yıl evvel kurmuş. Balkan ve Avrupa şampiyonu ulusal sportmenlerin kurduğu bir kulüp burası. Bir kano ve bir de kürek teknesi varmış başta; vakit içinde hayli sevilmiş ve büyümüşler. Şu an kano, kürek ve paddle board (özel bir board’un üzerinde, ayakta kürek çekme aktivitesi) yapılıyor. Kürek spor hedefli, kano üst vücudu çalıştırıyor. Son vakit içinderın gözdesi paddle board ise düşmeye hayli açık bir aktivite. Yaz kış kesintisiz her vakit yapabilirsiniz. Kanoya 10, küreğe 13 yaşında başlayabiliyor çocuklar. İsteyen benim üzere 1 saatlik aktiviteye katılır. 1 saatlik aktiflik 500 lira. Deneyip seven ders alıp devamlı bir spor haline getirebilir. 4 ders 1.300 lira. Daha yakınlarda olsam mutlaka ders alırdım.
Sosyal medyada buldum
Önce Instagram hesaplarından diyalog kurdum. daha sonra sabredemedim. Sayfada yazan numaraya yazdım. Kuruculardan Ekin Yılmaztürk Hoca’nın numarasını verdiler. Birkaç iletileşme, biraz hava durumu takibi derken ılık bir sonbahar akşamüstünde kendimi Beykoz yolunda buldum. Bana atılan pozisyon yolun ortasındayken ‘Geldiniz’ dedi. İnsan bir panikliyor. Çabucak telefona sarıldım. Halbuki o yola paralel parmaklıkların gerisindeymiş gideceğim yer. Ekin Hocam telefonun ucunda beni sakinleştirdi. Işıklardan keskin bir sağa dönüşle Göksu Marina’nın otoparkında buldum kendimi. Marinanın otoparkı fiyatlı. Tam gün giderseniz 50, yalnızca kano için giderseniz 30 lira ödüyorsunuz.
Kanolara Göksu Deresi’nden biniliyor.
Ücretsiz yer bulayım söylemiş olduğinizde köprüden karşıya geçmeniz, orta sokaklara dalmanız ve biraz da yürümeniz gerekiyor. Ekin Hocam ıslanma riskine karşı yanıma kıyafet almam gerektiğini söylemişti. Ben de üstümü değiştirip saatimi beklemeye başladım. Kesinlikle rezervasyon yapmalısınız. Fakat size verilen saat diliminde aktifliği gerçekleştirebiliyorsunuz. Benimle Celil Alim Hocam ilgilenecekti. Can yeleğimi de giydikten daha sonra hazırdım. Kısa bir brifingin akabinde kanoya bindim. Nasıl oturmam gerektiği anlatıldı. Ben tripodum ve telefonumla yaşadığım anları ölümsüzleştirirken Celil Hocam tereyağından kıl çeker üzere hop diye bizi Boğaz’a çıkarmıştı bile.
Günlerdir havanın sakinleşmesini bekleyen sabırsız ben natürel ki Boğaz’daki dalgaların içinde buldum kendimi… Göksu Deresi’nde süzülürken su o denli sakindi ki Boğaz’daki dalgaları hiç beklemiyordum. Şimdiki aklım olsa sabah saatlerinde yapmayı tercih ederdim. Akşamüzeri dalgalı olabiliyor lakin bu büsbütün o anki havaya bağlı olağan. ‘Sakin, göl üzere bir denizde olmak şanına yakışmazdı Bahar’ diyorum. İlla heyecanlı bir şeyler olmalı. O da bana denk gelmeli. Tam da Boğaz gemi trafiği başlamışken ve dalgalar üstümüze üstümüze gelirken anın coşkusunu yaşıyorum. Üstüme gelen su, enteresan biçimde epeyce sıcak. Boğaz’da daha evvel tekraren yüzmüş ve soğuk sularını tatmış biri olarak benim için hayli şaşırtan. İkinci köprünün harika görüntüsüne yanlışsız kürek sallıyoruz. Ben belirli bir noktadan daha sonra çekim yapma işini Celil Hoca’ya devrediyorum zira anı yaşamakla meşgulüm. Tam o sırada fark ettim ki bizi motorlu küçük bir bot takip ediyor. Rastgele bir karşıt durum için güvenliğimizi sağlamakla yükümlüymüş. Çok mantıklı.
“Göksu Deresi’nde süzülürken su o denli sakin ki hop diye Boğaz’a çıkıyoruz.”
Devrilme riskimiz pek yok lakin ne olur ne olmaz. Sonuçta akan bir Boğaz trafiğinin ortasındayız. Minicik bir kanoda -ceviz kabuğu gibi- geçen büyük gemilerin dalgasında sallanmak, bir taraftan esen rüzgârın bizi devamlı kıyıya atmasıyla uğraş etmek derken çok ilerledik Boğaz’ın ortasına gerçek. Ortada o kadar dalga yoktu enteresan biçimde. Bir çok kürek çektikten daha sonra “Yüzmek ne kadar hoş olurdu” dedim. “Yüz bu biçimde” dediler. “Aaa, yüzebilir miyim gerçekten” derken kendimi bizi takip eden bota geçerken buldum. 30 saniye daha sonra bottan denize atlamış, ılık sularla buluşmuştum bile. Aslında Boğaz’ın akıntısından biraz çekinmiştim. Birkaç sefer bota çıkıp, atlayıp doya doya yüzdüm hatta. Benim için enfes anlardı. Bota çıkınca tekrar kanoya geçmek riskli oluyormuş. Kano aldı başını gitti. Ben botla döndüm. Bir teknenin pruvasına oturup ilerlemeyeli hayli uzun vakit olmuş. Harikulade anlardı.
Ders alıp sürdürmeli…
Peki, nedir bu Bosphorus Kürek? Ben kiminle kano yapmak için Boğaz’a çıktım derseniz; İki sportmen 3 yıl evvel kurmuş. Balkan ve Avrupa şampiyonu ulusal sportmenlerin kurduğu bir kulüp burası. Bir kano ve bir de kürek teknesi varmış başta; vakit içinde hayli sevilmiş ve büyümüşler. Şu an kano, kürek ve paddle board (özel bir board’un üzerinde, ayakta kürek çekme aktivitesi) yapılıyor. Kürek spor hedefli, kano üst vücudu çalıştırıyor. Son vakit içinderın gözdesi paddle board ise düşmeye hayli açık bir aktivite. Yaz kış kesintisiz her vakit yapabilirsiniz. Kanoya 10, küreğe 13 yaşında başlayabiliyor çocuklar. İsteyen benim üzere 1 saatlik aktiviteye katılır. 1 saatlik aktiflik 500 lira. Deneyip seven ders alıp devamlı bir spor haline getirebilir. 4 ders 1.300 lira. Daha yakınlarda olsam mutlaka ders alırdım.