Zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır hadis mi ?

Aylin

New member
Zulme Sessiz Kalan Dilsiz Şeytandır: Hadis mi, Felsefe mi?

Selam arkadaşlar!

Bugün sizlere üzerine düşündüğüm ve her zaman kafa karıştıran bir konudan bahsedeceğim: "Zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır" ifadesi gerçekten bir hadis mi? Yoksa felsefi bir çıkarım mı? Bu kadar ağır bir iddia, tam anlamıyla düşündürmeye değer! Hadi gelin, bu meselenin derinliklerine dalalım.

---

Düşüncelerim ve Kafamdaki Sorular...

Bu ifadeyi duydum ve bir an düşündüm. "Dilsiz şeytan mı? Neden dilsiz? Ne alaka?" Sonra interneti karıştırmaya başladım, çünkü "bu kadar anlamlı bir lafı kim söylemiş olabilir?" diye düşündüm. Birçok kişi bu sözün bir hadis olduğunu söylese de, üzerinde düşündükçe, konunun çok daha derin olduğunu fark ettim. Hadis mi, felsefi bir yorum mu?

Bazı insanlar bu sözü, zulmü görüp sessiz kalanların da bu zulme ortak olduğu anlamında kullanıyorlar. Ama bu kadar keskin bir ifade doğru mu? Bu soruyu sormak aslında her şeyi anlamamıza yardımcı olabilir. Hadi şimdi bu soruya farklı perspektiflerden bakalım.

---

Erkeklerin Stratejik Bakışı: Kökleri Nerede?

Erkekler genellikle daha stratejik ve çözüm odaklı bir bakış açısına sahiptir, değil mi? İşte, bu noktada Berk isimli bir arkadaşımızın gözlemini paylaşmak istiyorum. Berk, konuya oldukça mantıklı bir yaklaşım getirdi. "Hadis olmalı," dedi. "Çünkü İslam’da zulme karşı duyarsız kalmak, genelde hoş karşılanmaz. Bu yüzden bu söz bir çeşit uyarı olabilir."

Berk, bu ifadenin, zulme sessiz kalanları eleştiren ve onlara karşı sorumluluk duygusu aşılayan bir hadis olarak anlaşılabileceğini savundu. Ama tabii, bu kadar net bir şekilde bağlamak da biraz kafa karıştırıcı olabilir. Gerçekten hadis midir, yoksa bu sadece günümüze yansıyan halk arasında yayılmış bir düşünce biçimi mi?

Berk, hadis literatüründe, “zulme karşı durmayan dilsiz şeytandır” gibi bir ifadenin geçip geçmediğini sorgulamaya başladı. Bunun aslında felsefi bir düşünce de olabileceğini öne sürdü. "Zulme sessiz kalanların, zulmü onayladığı ve hatta ona katkı sağladığı fikri, çok eskilere dayanıyor," dedi. Berk’in çözüm odaklı bakış açısına göre, bu ifade; toplumun adalet anlayışına, insan haklarına verdiği öneme dair bir tavsiye gibi görünüyordu.

---

Kadınların Empatik Bakışı: Zulüm ve Sessizlik Arasındaki İnce Çizgi

Ayşe ise biraz daha empatik bir yaklaşım sergileyerek, söz konusu durumu başka bir açıdan ele aldı. Ayşe’ye göre, bu ifade sadece "zulme sessiz kalmak"la ilgili değil, aynı zamanda "sessizliğin gücü"yle de ilgili. Ayşe, her şeyin çok daha karmaşık olduğunu düşündü: "Zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır derken, burada aslında insanlara duyarsızlık ya da vicdan eksikliği eleştiriliyor olabilir. Ama bir insan gerçekten sessiz kalıyorsa, bunun mutlaka bir nedeni vardır. Belki korkuyor, belki güçsüz hissediyor, belki de ne yapacağını bilmiyor."

Ayşe’nin bakış açısına göre, zulme sessiz kalmak, aslında sadece dışarıdan bakıldığında anlaşılması kolay bir şey değil. İnsanlar bazen kendi korkuları, çaresizlikleri ya da toplumun baskıları nedeniyle sessiz kalabilirler. "Zulme sessiz kalmak" bu kadar kesin bir hüküm olabilir mi? Ayşe, "Bazı durumlarda, doğruyu yapabilmek için zaman ve bilgi gerekir. Bir insanın sessizliği, her zaman kötü niyetli olmayabilir," diyerek, bu soruya daha yumuşak ve empatik bir açıdan yaklaşmayı tercih etti.

---

Zulme Karşı Durmak: Etkileri ve Sonuçları

Buraya kadar, iki farklı bakış açısının ortaya çıktığını gördük. Şimdi ise bir soruya daha odaklanalım: "Zulme karşı durmamak, ne gibi sonuçlar doğurur?" Berk, bu konuda adaletin, her zaman ve her durumda savunulması gereken bir değer olduğunu belirtti. Ona göre, zulme karşı durmak sadece moral bir sorumluluk değil, aynı zamanda toplumsal düzenin korunabilmesi için de gereklidir.

Ayşe ise yine duygusal bir noktaya değindi. "Zulme sessiz kalmak bazen, başkalarının acısını hissetmemek ya da onları daha fazla üzmemek adına yapılabilir. Fakat yine de bu sessizlik, uzun vadede insanları daha yalnızlaştırır, toplumdan koparır ve belki de en kötüsü, vicdanı öldürür."

Berk, bu durumu biraz daha stratejik ve çözüm odaklı bir şekilde ele aldı: "Evet, herkesin birbirini anlaması, desteklemesi çok önemli. Ama unutmamalıyız ki, zulme karşı durmak bazen güçlü bir toplum oluşturmanın ilk adımı olabilir."

---

Tartışma Başlasın: Zulme Karşı Durmalı Mıyız?

Peki, bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu ifadeyi bir hadis olarak mı değerlendiriyorsunuz, yoksa halk arasında oluşmuş bir felsefi düşünce biçimi mi? Zulme karşı durmak her zaman en doğru yaklaşım mı? Sessizlik bazen doğru olabilir mi?

Sizce, zulme sessiz kalan bir insan gerçekten "dilsiz şeytan" olur mu, yoksa sessizlik bir çeşit "direnme" aracı mı olabilir? Hep birlikte düşünelim!

Hadi bakalım, forumda görüşlerinizi bekliyorum!
 
Üst