Saffet Emre Tonguç, Hürriyet Seyahat müellifi
Bâtın bir hazine… : Rüstem Paşa Mescidi
Eminönü kıyısında bütün ihtişamıyla sizi karşılayan Yeni Cami’den gözlerinizi alıp Tahtakale’yi çevreleyen kaosun içinde gömülü kalmış bir hazineyi keşfedin. Rüstem Paşa Mescidi, 1561’de Yasal Sultan Süleyman’ın damadı ve iki farklı devirde veziri olan Rüstem Paşa için, muhtemelen vefatından daha sonra eşi Mihrimah Sultan’ın buyruğuyla Mimar Sinan’a yaptırılmış. Bu tek minareli cami mütevazı dış görünümüyle sizi aldatmasın. Yapı duvarlarından mihrap ve minberine kadar her şeyin çinilerle kaplı olduğu mükemmel bir eser. İznik çinilerinin taklit edilemeyen ünlü mercan kırmızısıyla yapılmış lale ve karanfil desenleri olağanüstü. Rüstem Paşa Külliyesi’ne ilişkin Büyük Çukur ve Küçük Çukur hanlarla muhtemelen İstanbul’daki en eski hanlardan Balkapanı ve nazarance daha yeni olan Hurmalı hanlar da seyahat listenizde olsun.
Melih Uslu, seyahat muharriri
Kapalı bir hazine…: En hoş renkleri ilkbaharda: Gülhane Parkı
Yaklaşık 100 bin metrekarelik dev bir alana yayılan Gülhane Parkı, en hoş halini ilkbahar aylarında sunuyor. Bilhassa de lalelerin hayranlık verici renklerini sergilediği nisanda. Kentin tarihi dokusunun içinde yeşil bir adayı anımsatan park, bir fazlaca kuş çeşidinin de ziyaret adresi. Geçmişte bir Bizans üniversitesine konut sahipliği yapan parkta, 5’inci yüzyıldan kalma bir sarnıç var. Ayrıyeten civarda ziyaret edebileceğiniz iki hoş müze bekliyor ziyaretçileri… İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, Gülhane Parkı ortasında saray sur duvarına bitişik pozisyonunda. Tanzimat Müzesi’nde Osmanlı’nın 19’uncu yüzyıldaki ıslahatlarına ait eşya ve evraklar sergileniyor. Bu vesileyle Tanzimat Fermanı’nın 3 Kasım 1839’da burada okunduğunu da hatırlamış olalım.
Burak Özberk, Hürriyet Seyahat muharriri
Fiyatsız gezilebiliyor: Ayasofya
537 yılında Bizans kilisesi olarak inşaatı tamamlanan; 1453’te Osmanlı’nın İstanbul’u alması kararı mescide çevrilen; Doğu Roma’dan günümüze kalan en değerli eser olan Ayasofya, dünyanın sayılı mükemmellerinden biridir. 55.6 metre yüksekliğindeki kubbesi dünyanın en etkileyici 9 kubbesi içinde gösteriliyor. Birçok güzel korunmuş mozaikleri ve Anadolu’nun farklı kentlerinden getirilmiş sütunları nazaranbilirsiniz. Mescide çevrildiği için fiyatsız gezilebiliyor.
Nurgül Büyükkalay, Hürriyet Seyahat gezgini
Rengârenk tezgâhlar: Mısır Çarşısı
İstanbul’un en eski kapalı çarşılarından biri. 1660’tan beri hizmet veriyor. Yeni Cami’nin bir modülü olarak yapılmış. Uzakdoğu ve Hindistan’dan İstanbul’a gelen mallar, kervanlarla Mısır üzerinden getirildiği için bu isim verilmiş. Rengârenk baharat çeşitlerinin süslediği tezgâhlardan alışveriş yapabileceğiniz üzere tarihi ve otantik atmosferiyle birlikte egzotik kokusunu solumak için de ziyaret etmelisiniz. Tarihi dokusu her adımınızda sizi içine çekecek.
Erdal İpekeşen, Tempo Travel yayın danışmanı
Şimdilerde hayli moda: Cibali-Balat
Cibali’deki Kadir Has Üniversitesi’nin önünden başlayan, Fener ve Balat semtlerini gezdiren çeşitler fazlaca revaçta. Çoğunluğu Ayvansaray’daki Ayazma Kilisesi’nde sona eren bu kültür yürüyüşleri, Osmanlı İstanbul’unun kozmopolit yapısını gösteriyor. Çünkü bu semtlerde cami, sinagog ve kiliseler bir ortada. Gül Mescidi, Fener Rum Patrikhanesi, Fener Rum Erkek Lisesi, Balat meskenleri, Ahrida Sinagogu, Ayvansaray Vlaherna Ayazma Kilisesi, Kariye Müzesi önereceğim durakların başında geliyor.
Burcu Gürtürk Kadak, Hürriyet Seyahat gezgini
Bir gününüzü ayırın: Topkapı Sarayı
O elbet ki, Osmanlı’dan günümüze miras kalan, İstanbul’un eşsiz simge yapılarından biri. İstanbul’a gelen yerli-yabancı turistlerin Sultanahmet’teki favori durağı Topkapı Sarayı, Fatih Sultan Mehmet’ten itibaren Osmanlı padişahlarına 400 yıl boyunca konut sahipliği yapmış bir hazine beraberinde… Tüm sarayı hakkıyla gezmek için bir tam gününüzü buraya ayırmanızı öneririm. Hazine Bölümü’ndeki eserler ve bilhassa namı dünyaya yayılmış Kaşıkçı Elması, dünyanın sayılı hazineleri içinde gösterilen Topkapı Hançeri görülmeye bedel. Harem Dairesi, Aya İrini Kilisesi, Bağdat Köşkü ve Kutsal Emanetler kısmı de sarayın en hayli ziyaretçi çeken noktalarından. Müze seyahatiniz esnasında sultanlara layık lezzetli bir mola vermek isterseniz mükemmel Boğaz görünümlü Konyalı Lokantası’nı tercih edebilirsiniz.
Serda Büyükkoyuncu, seyahat muharriri
UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde: Kapalıçarşı
Eski hareketli günleri geride kalsa da dünyanın birinci alışveriş merkezi Kapalıçarşı… Fatih Sultan Mehmet, fetihten daha sonra İstanbul’un ikinci doruğuna, birbirine misal stilde ve birkaç yıl ortayla iki bedesten yaptırmış: Cevahir ve Sandal. İşte bu iki bedestenin etrafını saran sokakların üzeri kapatılmış; han üzerine han, dükkân yanına dükkân yapılmış ve ortaya hayret verici bir çarşı çıkmış. Çarşının tam olarak ne vakit tamamlandığını söylemek sıkıntı zira bugünkü halini alması oldukça sürmüş. Bu niçinle tek bir mimari üsluptan kelam etmek de mümkün değil. 61 adet sokağı ve 21 giriş kapısı olan çarşının kapladığı alan 30 bin 700 metrekare. Tarihi Yarımada ile birlikte, UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde de yer alan Kapalıçarşı’yı keşfetmek için sokaklarında kaybolmaktan çekinmeyin.
Samet Altıntaş, tarihçi, müellif
İstanbul’un sıfır noktası: Çemberlitaş
Çemberlitaş ‘Yedi Zirveli Şehrin’ ikinci zirvesi. Suriçi dendiğinde akla düşen birinci yerlerden biri bu anıttır. İstanbul’u kuran İmparator Konstantin, ‘çemberli taş’ı Roma’dan getirir, yeni dünyaya yeni bildirisi vermiş olur bu biçimdece. Bugün artık var olmayan kendi heykelini de bu yapıtın üstüne kondurur. 22’nci Osmanlı padişahı II. Mustafa saltanatında çıkan bir yangın bu yapıya da ziyan verir. Padişahın buyruğuyla düstur, çemberlerle muhafaza altına alınır. İşte, o günden bu vakte hâlâ kenti selamlıyor; Bizans’tan Osmanlı’ya, oradan Cumhuriyet’e uzanan halatı ellerinde tutuyor Çemberlitaş. İmparatorluğun birinci barok mescidi addedilen, 1755’te açılan Nuruosmaniye Camisi’ni ziyaret ederseniz altında bir de sarnıç var; bienal vakit içinderı kapısını açıyor, bu vakitleri kaçırmayın. Bu ortada Çuhacı Han’a da yolunuzu düşürün. Her ne kadar meblağlarını yabancı turistlere göre ayarlasa da ‘Dönerci Şahin Usta’ da bu hatta. 16’ncı yüzyıla tarihlenen Atik Ali Paşa Mescidi, Çemberlitaş’ın sükûnet bahçelerinden. ‘Forum Konstantin’ üzerinde yükselen cami, erken devir Osmanlı mimarisinin nadide yapıtlarından.
Ebru Erke, Hürriyet Ekler gastronomi muharriri
Her adımda farklı lezzet: Yeme -içme durakları
Tarihi Yarımada’daki lezzet tipimize Eminönü’nden başlayalım ve biraz nostalji yaşayıp şimdilerde epeyce fazla yemesek de şeker alışverişi için Altan Şekerleme’nin kapısını çalalım. Altan Şekerleme’den çıktıktan daha sonra birkaç adım aralıktaki Eminönü Börekçisi’nde börek yiyebilirsiniz. Yol üzerinde Kuru Kahveci Mehmet Efendi’nin her daim var olan kuyruğuna girip yeni çekilmiş tazecik kahvemizi alalım ve biraz alışveriş yapmak için süratlice Mısır Çarşısı’na girip çıkalım. Mısır Çarşısı’na girince birinci durağım 1946’da Mehmet Tuncer’in açtığı Cankurtaran Besin, artık Mehmet Bey’in çocukları işletiyor. Mısır Çarşısı’ndaki bir başka adresim, girince o küçücük dükkânlarında kendimi kaybettiğim Ucuzcular. Yeni ve çağdaş isimleriyle Hayfene Baharat. Fındıkçı Remzi Sokak’taki Kavurmacı Goze de 2.5 yıldır açık. Gönen pirinci ve Malatya tereyağıyla yapılan pirinç pilavı, Antep bulguruyla yapılan pilav ve Balıkesir ya da Afyon’dan gelen etle hazırlanan kavurma. Sultanahmet’e çıkmadan evvel kokoreç, köfte ve pideci seçeneklerini de değerlendirmeye alın… Kral Kokoreç yalnızca bölgenin değil, kentin en güzellerinden. Kokorecin kalitesinin yanında ustalık isteyen servisinin de lezzeti ne kadar etkilediğini burada bakılırsabilirsiniz.
Canan Demiray, Seyahat müellifi
Medusalara büyülü ziyaret: Yerebatan Sarnıcı
Basamaklarla yerin altına hakikat indiğinizde görkemli bir yapı sizi karşılayacak. Doğu Roma İmparatorluğu periyodunda kentin su muhtaçlığını gidermek emeliyle yapılan sarnıçta mermer sütunlar içinde ilerleyin. Kuzeybatı tarafta sütunların altında düstur taşı olarak kullanılan Medusa başları çok etkileyici. Efsanelerden hoşlanan çocuğunuza Medusa’nın, Yunan mitolojisindeki yerini anlatmalısınız. Yeraltı dünyasının üç dişi canavarı Gorgona’dan biri olan yılan başlı Medusa’nın kendisine bakanları taşa çevirme gücüne sahip olduğuna inanılırmış. Bu niçinle o periyodun büyük yapılarını korumak için bu heykeller kullanılmış. Çocukları da her yaşta büyüğü de etkileyeceği kesin…