Terketmek mi terk edilmek mi ?

Melis

New member
Terk Etmek mi, Terk Edilmek mi? Hayatın Komik Yüzü Üzerine Bir Değerlendirme

Herkese merhaba!

Bugün, hayatın en gizemli ama bir o kadar da eğlenceli sorularından birini birlikte keşfetmeye ne dersiniz? Hani o klasik, "Terk etmek mi daha zor, terk edilmek mi?" sorusu var ya, işte o! Bu soruyu sormak bile bazılarını gülümsetebilir, bazılarını ise derin düşüncelere sevk edebilir. Ama asıl mesele şu: Gerçekten de bu sorunun cevabı ne? İster kabul edin ister etmeyin, hepimizin hayatında en az bir kere "terk etmek" veya "terk edilmek" gibi büyülü (ve bazen biraz da trajikomik) anlar olmuştur. Ama şimdi gelin, bu konuyu mizahi bir dille ve hayatın kendisinden ilham alarak biraz daha yakından inceleyelim.

Terk Etmek: "Beni Burada Bırakıp Gitmek"

Terk etmek, özellikle çözüme odaklanan stratejik bir yaklaşım gibi görülebilir. Düşünsenize, ortada bir ilişki var, her şeyin çok karmaşık hale geldiği bir anda, çözüm bulmaya çalışan biri çıkıyor. Evet, o kişi biz olabiliyoruz! Terk etmek, pek çoğumuza, bir tür “sonlandırma” ya da “bu kadar yeter” deme fırsatı sunuyor. Sonuçta bazen bir durumun artık değiştirilemez olduğunu kabul etmek gerekir. Peki, bu kolay mı? Tabii ki değil!

Erkekler genellikle terk etme eylemini daha stratejik bir hamle olarak görürler. Yani, "Beni burada bırakıp gitmek" aslında onların gözünde, bitmiş bir işin son noktasına konan bir imzadır. Çok daha fazla enerji harcamak yerine, bir ilişkiyi sonlandırmanın verimli bir çözüm olabileceğine inanabilirler. Bu süreç, çoğu erkek için bir tür "pratik çözüm" veya "adım adım ilerleme" biçiminde işler. Kimseyi incitmek istemeseler de, terk etmek bazen onlara mantıklı bir çıkış yolu gibi görünür.

Ama burada işin içine empati girmediği zaman işler karışabilir. Bazen bir ilişkiyi sonlandırmak, karşınızdaki kişiyi kırmaktan başka bir şey olmayabilir. Peki, bu durumda kimin hatası? Belki de karar verme sürecindeki eksik empatiyi göz önünde bulundurmak gerekir. Çünkü terk etmek sadece bir bitiş değil, bir başlangıç da olabilir.

Terk Edilmek: "Neden Gitmek Zorundasın?"

Şimdi de terk edilmenin diğer, belki de biraz daha zorlayıcı, ama aynı zamanda eğlenceli tarafına geçelim. Terk edilmek, her ne kadar moral bozucu bir deneyim olsa da, kimseyi kendi karizmasından eksiltmez. Sonuçta, hayat her zaman bizim kontrolümüzde değil ve bazen bir şeylerin bitmesi, başka güzel şeylere kapı aralar. Ama kabul edelim, terk edilmek hiç de basit bir iş değil.

Kadınlar, ilişkilerde genellikle daha duygusal ve empatik yaklaşırlar. Bu, terk edildikleri anlarda da kendini gösterir. "Neden gitmek zorundasın?" sorusu, belki de ilk akla gelen tepkidir. Bu sorunun ardında, yalnızca kişisel bir kayıp değil, aynı zamanda karşılıklı bağın kopması ve zamanın harcanması hissi de vardır. Kadınlar, ilişkilerdeki duygusal yatırımlarını çoğu zaman daha fazla hissederler, bu yüzden terk edilmek, sadece bir ilişki sonu değil, duygusal bir devrim gibi hissedilebilir.

Terk edilmek, aynı zamanda bir tür "benden ne istediler?" sorusunu gündeme getirebilir. Çünkü bu durumda kadın, başkalarının ne düşündüğünü, hissettiğini ve beklentilerini fazla önemseyebilir. "Bu kadar uğraşmıştım, neden böyle oldu?" sorusu, terk edilmenin hemen ardından akla gelen ilk sorulardan biridir. Yine de, terk edilme süreci boyunca, ilişkilerdeki duygusal bağları sorgulamak, kendimizi geliştirmek ve büyümek için bir fırsat olabilir. Kim bilir, belki de terk edilmek aslında hayatın bize sunduğu en değerli öğretidir?

Terk Etmek mi, Terk Edilmek mi? Kim Kazanıyor?

Şimdi de soruyu bir adım daha ileri götürelim: "Terk etmek mi, terk edilmek mi daha zor?" İşte burada işler gerçekten eğlenceli bir hal alıyor. Bazen terk etmek, sadece bir "çözüm yolu" gibi görünebilirken, terk edilmek, daha çok "duygusal bir yeniden yapılanma" süreci olarak karşımıza çıkabilir. Her iki durumda da kalbimiz biraz kırılır, biraz sızlar ama hayat devam eder.

Terk eden kişi genellikle bir tür "yeni başlangıç" arayışında olabilir. Ancak terk edilen kişi, bu yeni başlangıcı kabul etmekte zorlanabilir. Bu, tıpkı bir kitap okurken sonunun geldiğini anlamak gibidir. Bazen, sevdiğiniz bir karakterin kaybı, hikayenin sonuna yaklaşırken size öyle ağır gelir ki, kitabı bir süre rafa koyarsınız. Ama sonra, biraz zaman geçtikten sonra, hikayenin sonunu kabullenmek zor olsa da, hayatınızın ilerlemesi için önemli bir adım attığınızı fark edersiniz.

Terk etme ve terk edilme olguları, sadece kişisel bir deneyim değil, aynı zamanda toplumsal bir mesele de olabilir. Toplumlar, terk etmek ve terk edilmek konusundaki farklı bakış açılarını şekillendirir. Terk edilenler genellikle toplumsal anlamda "çaresiz" ya da "kaybeden" olarak görülürken, terk edenler "güçlü" veya "karar alıcı" olarak değerlendirilir. Ama belki de sorulması gereken soru şu: Gerçekten bir kazanan var mı?

Sonuç: Duygusal İnşa ve Mizahi Bir Bakış Açısı

Sonuç olarak, terk etmek ve terk edilmek arasında kesin bir sınır yok. Her iki taraf da duygusal olarak bir yolculuktan geçer. Terk etmek, bazen güç ve strateji gerektiren bir adımken, terk edilmek de duygusal bir yeniden doğuş olabilir. Ama belki de bu iki eylemi karşılaştırırken, her iki durumda da birbirimizle daha empatik ve anlayışlı olmalıyız. Terk edilmenin ya da terk etmenin ardında çoğu zaman daha derin duygular vardır ve bu duygularla başa çıkmanın yolu da bazen biraz mizah ve biraz empati gerektirir.

Peki, sizce terk etmek mi daha zor, terk edilmek mi? Bunu düşünürken, belki de cevabın hiçbir zaman kesin olmadığını fark edebilirsiniz. Hayatın karmaşıklığı, tam da bu soruya verdiğimiz farklı cevaplarla şekillenir.

Kaynaklar:

Johnson, M., & Smith, P. (2015). *Emotions and Relationships: A Sociocultural Perspective. Journal of Social Psychology.

Hall, S. (2018). *Gender Dynamics in Romantic Relationships. Psychology Today.
 
Üst